0.542. 537 86 70

Sonbahar ve İlkyaz…

İlkbahara İlkyaz da denir; sonbahar da bahar mevsiminin sonu ise, güneş sisteminin gezegenimizi sera olarak kullanıp, doğurduğu bitkilerin yaşam döngülerinin en güzel zamanı bu mevsim ayları.

2021-11-02

Doğanın yeniden doğmak için ölümü ve tekrar doğumunu bu iki mevsimde seyreylemek gerekli.

Doğanın yaşam belgeselinin devasa bir sahnede, bitmeyen görsel şöleni sergilenir bu sezonlarda.

İnsanlar ve hayvanlar doğar, yaşar ve ölür. Varlıklarının yok olmasının türlerine hiçbir faydası yoktur.

Doğan, yaşayan ve tekrar doğmak için ölen; ölümünün doğumuna besin niteliği taşıması ile tek başlarına varlıklarını sürdürebilecek canlı türü sadece nebatlardır. Ne insan ne de hayvan türü bu şansa muktedir değil. Bu canlı türlerinin de olağanüstü şansı hareket kabiliyetimiz ve duygularımızdır.

Hareketli canlılar olarak zekâmız, fiziksel gücümüz ve hislerimiz türümüzü devam ettirme şansımız iken, bitkiler kendi varlıklarının döngüsü ile insan ve hayvanlara muhtaç olmadan, sonsuza kadar nesillerini sürdürebilirler.

Benim hayal gücümdeki eğlenceye göre nebatın yaşam döngüsü reenkarnasyondur. Ama bitki oldukları için geçmişteki yaşamlarından bu gün ki yaşamlarına bilgi taşıyamıyorlar.

Bu felsefi eğlenceme göre canlı olmanın ve yaşamın basitliği ve boşluğu ortada. Her konuda her şey tekrardan ibaret, yeni bir şey yok.

Güce önem veriyorsak, en güçlünün nebat olduğunu kabul edeceğiz. Onlar insanlar olmadan da yaşayabilirler. Bizim ise oksijeni yaratan nebat olmadan yaşayamayacağımız gerçeği ile doğayı saygı ile korumalıyız.

Hayvanlar ve insanlar birbirlerini ve bitkileri yiyerek, bitkiler de toprağa terk edildikten sonra ayrıştırıcılar tarafından bitki besinine dönüştürülen insan, hayvan ve diğer bitkileri yiyerek yaşamına devam eder.

Empedokles 4 element, hava, su, toprak, ateş hammaddeleri ile de sistemi mantığa iyice oturtmuş.

Nereden bakarsanız bakın, yaşam dediğiniz bu kadar. Diğer canlılara ya yem olacaksın ya da yem olacaksın. Benim için fiziksel anlamda doğaya yem olmak en mutlu son.

* * *

Bir de birbirini yiyen canlı türü olarak insan ve hayvan türünü söylemiştik. Besin zinciri gerekliliğince hayvan hayvanı; insanların hayvanları; hayvanların da insanları yeme gerekliliğini biliyoruz. İnsanın insanı yediği de görülmekte; buraya kadar hepsi bilim ışığında mantık silsilesi.

Bir de mecazi anlamda insanın “birbirini yeme” durumu söz konusu.

Mecazi anlamda insanın insanı yemesini argoda “yeme beni” hitabetini bile oluşturup, yaşamımızda yer ayırmışız. İnsanları ehlileştirmek için dini inançlar oluşmasaydı, fiziksel anlamda birbirini mangal yapıp yemek isteyen insanlar tanıyorum.

Ortalama yaşamlar sürüp, ortalama mutluluklar yaşamak varken, dünyevi çıkarlar için huzursuz ederek birbirimizi yiyerek dünyayı zorlaştırmak akıl karı değil. Ama insanız… eko sistemden koparıp geliştirdiğimiz ego sistemimiz yakamızı bırakmıyor.

Bu gezegen insan, hayvan ve bitkiler ile ortak ve tek alanımız. İnsan olarak geliştirilebilen gücümüzün ispatlamak, onları koruma lüksünü abartmakla olmalı, bütün canlılarla, her konuda, kontrolsüzce  birbirimizi yiyerek değil.

* * *

Sonbaharın bu son ayında yapraklarla savrulmaya çaba gösteren ben, dağ bayır gezip ağaç altlarında renklerinin tonlarını seyredip, ıslak toprak kokusuyla coşarken; yaprakların rengi Kızıl Ekim’de olduğumu bir kere daha hatırlattı… bozgun zamanı.

Bozgun olmalı ki Kasım ayı kızıl yaprağı çürütüp, kış ayları da toprağı örtsün; bahar da rengarenk eteklerini bütün coşkusu ile savurabilsin.

Kızıl Ekim’in işi de bu anarşiyi gerçekleştirmek. Yapraklar kızıl, ötesi yok, bitti. Marifet artık Kasım ayında.

Baharın ilkini değil de sonuna sevdalı olan ben, şehir sokaklarında gezerken sonbaharın yüzümü ve ensemi okşayıp geçen aksi serinliği ile gülümseyip, şu cümleleri mırıldanıverdim ve yazmaya başladım.

Nereye baksam Kasımpatı ve kedi…

Ve aklımın her sokağında sen.

Sevgiyle kalın dostlar…

 

Okunma sayısı: 32.548

Sepetim