© Aydın Şafak

ATATÜRK’ÜN 29 EKİM SIRRI

Cumhuriyet neden 29 Ekim tarihinde ilân edildi. Cumhuriyet’imizin ilanının 29 Ekim gecesine denk gelmesi acaba bir tesadüf müdür? Üç gün evvel, beş gün sonra da olabilirdi.

<p> <span style="font-size:14px;">D&uuml;nya Savaşı, Avrupa&rsquo;da 28 Temmuz 1914&rsquo;te Avusturya-Macaristan&rsquo;ın Sırbistan&rsquo;a savaş ilan etmesiyle başladı. Ancak savaşın hemen başlarında Batı&rsquo;da ve Doğu&rsquo;da Alman saldırıları durakladığı i&ccedil;in Almanlar T&uuml;rkiye&rsquo;nin bir an evvel savaşa girmesi i&ccedil;in baskı uygulamaya başladılar.</span></p> <p> <span style="font-size:14px;">Osmanlı Devleti savaşın başında silahlı tarafsızlık ilan etti. Her şeye egemen olan ve T&uuml;rkiye&rsquo;nin geleceğini Alman ordularının Avrupa&rsquo;daki başarılarında g&ouml;ren, Harbiye N&acirc;zırı ve Başkomutanvekili Enver Paşa 26 Ekim&rsquo;de Alman Amiral Suşon&rsquo;a Karadeniz&rsquo;e a&ccedil;ılması iznini verdi.</span></p> <p> <span style="font-size:14px;">Yavuz (Goeben) ve Midilli (Breslau) ile birlikte on bir par&ccedil;adan oluşan Amiral Suşon komutasındaki T&uuml;rk donanması 27 Ekim sabahı Karadeniz&rsquo;e a&ccedil;ıldı ve 29 Ekim sabahı Rusya&rsquo;nın Odessa, Sivastopol ve Novrosiski limanlarını bombardımana tuttu. B&ouml;ylece T&uuml;rkiye 29 Ekim 1914&rsquo;te fiilen Birinci D&uuml;nya Savaşı&rsquo;na girmiş oldu. Osmanlı&rsquo;nın kaderi zaten 9 Haziran 1908&rsquo;de Reval&rsquo;de Rus &Ccedil;arı II Nikola ve İngiliz Kralı 7. Edward arasındaki g&ouml;r&uuml;şmelerde belli olmuş, paylaşılmasına karar verilmişti.</span></p> <p> <span style="font-size:14px;"><strong>TESLİMİYET ANLAŞMASI</strong></span></p> <p> <span style="font-size:14px;">B&uuml;y&uuml;k Harp&rsquo;in uzun seneleri zarfında millet, yorgun ve fakir d&uuml;şm&uuml;ş, &uuml;lkeyi d&uuml;nya savaşına sokan İttihat ve Terakki&rsquo;nin lider kadrosu kendi hayatlarının endişesine d&uuml;şerek T&uuml;rkiye&rsquo;den ayrılmışlardı.</span></p> <p> <span style="font-size:14px;">Padişah şahsının ve sadece tahtının telaşı i&ccedil;inde, Damat Ferit h&uuml;k&uuml;meti, aciz ve kurtuluşu ancak İngilizlerle anlaşmada bulmaktadır. Devlet 30 Ekim 1918&rsquo;de Mondros&rsquo;ta İtilaf Devletleri&rsquo;yle koşulları ağır bir teslimiyet antlaşması imzaladı.</span></p> <p> <span style="font-size:14px;">İtilaf Devletleri Mondros&rsquo;un &ouml;zellikle 7. maddesinden yararlanarak &uuml;lkenin hemen her yerini işgal etmektedir. İşgallerle beraber katliamları da yaşayan bu &ccedil;ilekeş, inan&ccedil;lı, vatansever ve gururlu T&uuml;rk milleti dış d&uuml;şmanla boğuşurken, y&uuml;reği yanarak i&ccedil;erideki işbirlik&ccedil;ilerin de ihanetine uğramaktaydı.</span></p> <p> <span style="font-size:14px;">N&acirc;zım, o g&uuml;nler i&ccedil;in <strong>&ldquo;Ateşi de, ihaneti de g&ouml;rm&uuml;ş bir milletiz&rdquo;</strong> diyor.</span></p> <p> <span style="font-size:14px;">B&uuml;t&uuml;n bu ağır dış ve i&ccedil; koşullara rağmen g&uuml;r sesiyle ilk g&uuml;nden itibaren Mondros&rsquo;a karşı &ccedil;ıkan, ulusun başına neler &ouml;r&uuml;lmekte olduğunu haykıran bir Mustafa Kemal vardır.</span></p> <p> <span style="font-size:14px;">Askeri ve siyasi dehasıyla Anadolu ihtil&acirc;lini ger&ccedil;ekleştiren ve beş yıl s&uuml;ren m&uuml;thiş bir m&uuml;cadelenin sonunda Mustafa Kemal Cumhuriyet&rsquo;i kurdu.</span></p> <p> <span style="font-size:14px;"><strong>ERZURUM KONGRESİ</strong></span></p> <p> <span style="font-size:14px;">Ancak Cumhuriyete giden s&uuml;re&ccedil;te &ccedil;ok mihnetler yaşanmıştır. Ger&ccedil;ek anlamda <strong>&ldquo;Cumhuriyet&rdquo;</strong> &uuml;zerinde ilk d&uuml;ş&uuml;nen Atat&uuml;rk&rsquo;t&uuml;r. Erzurum Kongresi g&uuml;nlerinde <strong>&ldquo;Muhakkak ki var olan h&uuml;k&uuml;met bi&ccedil;imi &uuml;lkenin refah ve mutluluğuna ve gelişmesine yeterli gelmeyecektir. Başka bir h&uuml;k&uuml;met bi&ccedil;imi arayıp bulmamız gerektiği kanısındayım&rdquo;</strong> şeklindeki <strong>Mazhar M&uuml;fit Kansu&rsquo;</strong>nun sorusuna 23 Temmuz 1919 gecesi Mustafa Kemal ş&ouml;yle yanıt vermiştir.</span></p> <p> <span style="font-size:14px;"><strong>&ldquo;Zaferden sonra şekl-i h&uuml;k&uuml;met Cumhuriyet olacaktır.&rdquo;</strong></span></p> <p> <span style="font-size:14px;">Diğer taraftan Anadolu&rsquo;daki gelişmeleri izleyen İngiliz gizli servisi Londra&rsquo;ya, Sivas Kongresi sonrası bir <strong>&ldquo;Anadolu Cumhuriyeti&rdquo;</strong> kurulacağını bildiriyor ve İstanbul&rsquo;da İngiliz Y&uuml;ksek Komiser <strong>Amiral de Robeck</strong> de Lord Curzon&rsquo;a g&ouml;nderdiği şifrede Milli M&uuml;cadele&rsquo;nin Cumhuriyete d&ouml;n&uuml;şeceğinin işaretlerinden bahsediyordu. <strong>The Times gazetesi</strong> de 22 Eyl&uuml;l 1919 da <strong>&ldquo;Sivas&rsquo;taki Anadolu Cumhuriyeti&rdquo;</strong> başlığını kullanmıştı.</span></p> <p> <span style="font-size:14px;">Cumhuriyetin ilanından 2 yıl sonra, Ekim 1925&rsquo;te <strong>Fahrettin Altay</strong> Paşa &Ccedil;ankaya&rsquo;da Atat&uuml;rk&rsquo;&uuml;n misafiridir. Zihnini hep meşgul eden, Cumhuriyetin ni&ccedil;in ve neden 29 Ekim&rsquo;de ilan edildiğini &ouml;ğrenmek ister. Anlattıklarına kulak verelim:</span></p> <p> <span style="font-size:14px;"><strong>&ldquo;Atat&uuml;rk hep mazlum bir millet derdi. Cumhuriyetin ilanından epey bir s&uuml;re ge&ccedil;mişti. Ben de, hep neden 29 Ekim diye kendi kendime sormuşumdur. Bir g&uuml;n &Ccedil;ankaya&rsquo;da sofra dağıldıktan sonra, </strong>&lsquo;Paşam benim dikkatimi &ccedil;ekmiştir. Hep d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;m. 30 Ekim 1918 g&uuml;n&uuml; m&uuml;tareke ilan edildi. Adana&rsquo;daki kararg&acirc;hınızdan Başkent&rsquo;e (İstanbul&rsquo;a) verdiğiniz şifreyi hatırlıyorum. Şimdi aradan zaman ge&ccedil;ti, Cumhuriyet&rsquo;imizin ilanının 29 Ekim gecesine gelmesi acaba bir tesad&uuml;f m&uuml;d&uuml;r? &Uuml;&ccedil; g&uuml;n evvel, beş g&uuml;n sonra da olabilirdi&rsquo;<strong>diye sordum.&rdquo; </strong></span></p> <p> <span style="font-size:14px;">Bunun &uuml;zerine Atat&uuml;rk şunları s&ouml;yl&uuml;yor:</span></p> <p> <span style="font-size:14px;"><strong>&ldquo;M&uuml;tarekenin ilk g&uuml;nlerini hatırlarsın. Saray ve h&uuml;k&uuml;met teslimiyeti kabul etmişti. H&uuml;k&uuml;met sarayın, saray da İtilaf Devletleri&rsquo;nin elinin altına girmişti. Saray bu halinden memnundu. Fakat, ben bunu kabul edemezdim. Buna karşı koymakla bir &ccedil;ıkış yolunu temin ederek, bu mazlum milleti tarih sahnesinden silmek, ortadan kaldırmak isteyenlere karşı harekete ge&ccedil;mek i&ccedil;in kendimi vazifeli saymıştım. D&uuml;nyada tek başımıza idik, fakat benim inandığım ideale benimle beraber olanlar da bağlandılar ve netice hasıl oldu. M&uuml;tareke 30 Ekim 1918&rsquo;de imzalanmıştı. Vatan par&ccedil;alanmış, istilaya uğramıştı. Peki, 30 Ekim 1918&rsquo;den bizim İzmir&rsquo;e girdiğimiz tarih olan 9 Eyl&uuml;l 1922&rsquo;ye kadar ka&ccedil; yıl ge&ccedil;ti? D&ouml;rt yıl. 29 Ekim 1923&rsquo;te Cumhuriyeti ilan ettik. İşte beş yıla sığdırdığımız b&uuml;y&uuml;k inkılap, bizim yaşadığımız şartlara du&ccedil;ar olmuş, hangi milletin tarihinde vardır? Bu mazlum millet kendisinin hakkı olan yere ulaşmıştır, &ccedil;ektiğimiz acıların, sıkıntıların en b&uuml;y&uuml;k m&uuml;kafatı işte budur. B&uuml;t&uuml;n d&uuml;nya bunu g&ouml;rm&uuml;şt&uuml;r. Daha da g&ouml;recekleri vardır. Beni en &ccedil;ok mesut eden hadise, bu mazlum milletin hak ettiği bu yere gelmesidir. Sen benim 30 Ekim 1918 sonrası g&uuml;nlerdeki &ccedil;ektiğim azabı bilirsin. Yanımdaydın. Mondros 30 Ekim&rsquo;dir. Cumhuriyet 29 Ekim. İşte bu da bir milletin, mazlum bir milletin ahıdır. Sanırım ki o zamanki devletler bunu anlamışlardır.&quot; </strong></span></p> <p> <span style="font-size:14px;">Atat&uuml;rk bir an durdu, Fahrettin Paşa&rsquo;ya baktı ve sonra elini masanın &uuml;zerine vurarak: <strong>&ldquo;Deyiniz ki, bu tarihten silinmek istenilen bir milletin &ouml;c&uuml;d&uuml;r.&rdquo;</strong></span></p> <p> <span style="font-size:14px;">Fahrettin Altay&rsquo;ın <strong>&ldquo;Ama bundan hi&ccedil; bahsetmediniz&rdquo;</strong> demesi &uuml;zerine, Atat&uuml;rk, <strong>&ldquo;&Ouml;v&uuml;nmek olur, &ouml;v&uuml;nmek benimle beraber mefkureye inananların, milletin, ordunun hakkıdır&rdquo;</strong> der.</span></p> <p> <span style="font-size:14px;">Fahrettin Altay&rsquo;ın Atat&uuml;rk&rsquo;&uuml;n bu olaya bakışıyla ilgili d&uuml;ş&uuml;ncesi şudur:</span></p> <p> <span style="font-size:14px;"><strong>&ldquo;... Cumhuriyetin ilanı &uuml;&ccedil; g&uuml;n &ouml;nce, iki g&uuml;n sonra da olabilirdi. Bazı akımlar vardı, onlara karşı harekete ge&ccedil;mişti. Ama dikkatimden ka&ccedil;mayan husus, m&uuml;zakerelerin bir an evvel bitmesini istemesiydi. Adana&rsquo;dan İstanbul&rsquo;a verdiği şifrede yanında bulunduğum i&ccedil;in, m&uuml;tareke koşullarına olan şiddetli itirazını ve o g&uuml;nk&uuml; azabını &ccedil;ok iyi biliyordum. Diyelim ki, bu bir milletin &ouml;c&uuml;d&uuml;r s&ouml;z&uuml;nden bir netice &ccedil;ıkarabiliyorum, belki iki neticeyi birden elde etmek istemişti.&rdquo;</strong></span></p> <p> <span style="font-size:14px;"><strong>&ldquo;D&acirc;hi odur ki, ileride herkesin takdir ve kabul edeceği şeyleri ilk ortaya koyduğu vakit herkes onlara delilik der&rdquo; </strong>diyen Atat&uuml;rk, Cumhuriyetin tarihini se&ccedil;erken bile, d&uuml;nyaya ve T&uuml;rk ulusuna bir deha &ouml;rneği daha g&ouml;stermiş oluyordu.</span></p> <p> <span style="font-size:14px;">Her anlamı ile b&uuml;y&uuml;k T&uuml;rk ulusunun &ouml;z ve aziz malı olan Cumhuriyet kıymetli evl&acirc;tlarının elinde daima y&uuml;kselecek ve sonsuza dek yaşayacaktır.</span></p> <p> <span style="font-size:14px;"><strong>Kaynak: Prof. Dr. Metin Kale</strong></span></p>

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER