ADAMLIK FARKI…

29 Şubat, 2016, Pazartesi 02:20

Ort. 15 dk. 57 sn. okuma süresi

Söke’deki AVM tartışmalarının ardından, mal sahibi ve müteahhit firmanın isteği üzerine, bir görüşme gerçekleştirdik.

A+
A-

Söke'deki AVM tartışmalarının ardından, mal sahibi ve müteahhit firmanın isteği üzerine, bir görüşme gerçekleştirdik. Kim haklı kim haksız, herkes elindeki evrakları döktü. Biz imar kanunlarına, onlar ellerindeki bakanlıklardan aldıkları kararlara göre konuştular. Sonuçta dedik Devlet kurumları ne karar verirse, herkes onu adalettir deyip kabullenir. Aslında, her şerde bir hayır vardır dedikleri oldu. Bir anda güzel insanlarla, güzel kardeşlik ortamı oluştu. Meğer dedelerden, babalardan zaten bir gönül bağımız varmış. Arazi Sahibi Ömer Koyuncuoğlu dedi ki; “Eğer ki bizdeki evraklara göre bir yasa dışı olay varsa, Devletim için orayı yıkar geçerim. Çünkü paraya ihtiyacım yok, sadece memleket evlatları aş ve iş sahibi olsun diye bu işe girdim.” Cevap verdim; “Meraklanma kardeşim. Bu memlekette Özlem Hanım'ın koca kaçak malikânesi yıkılmamış. Sizlerin 300 aileye ekmek ve gelecek vereceğiniz yer hiç yıkılmaz...” Müteahhit kardeşimiz Şiyar Bey ise, 41 yaşında ama gerçekten vatan-millet sevgisine aynı zamanda bilincine sahip bir vatan evladı. Milli sermayenin, güzel örneklerinden biri. Anahtar teslimi fabrika yapıyor. Türkiye genelinde, 120 adet inşa etmiş. Hatta şu an Söke OSB için, 7 adet yatırımcı getirmiş, onlara da fabrika kurulacak. Çine OSB için de kolları sıvamışlar. Anlattı olayların gelişimini. Ömer Koyuncuoğluile bir yemekte tanışmışlar. Kanları ısınmış. Çevrede sürekli yabancı yatırım olduğu, paranın ülkede değil yurt dışına çıktığının bilinci ile böyle bir yatırıma karar vermişler. Çivisinden elemanına kadar her şeyi, Söke'den temin etmişler. Ömer Koyuncuoğludeseniz, Allahlık bir güzel adam. Herkese yardım eden fakat isminin hiç bir yerde geçmesini istemeyen biri. İkisi de sahip oldukları mevkilere rağmen, bir o kadar ağır başlı vatan evladı. İkisinin de derdi kazançtan ziyade, yabancılar karşısında milli duruş sergileyip, biz de varız demek. Sohbetin ardından, bu işler neden bu hale geldi sorusunun yanıtı, kendiliğinden ortaya çıktı. Söke'deki Saray Zurnacısı müptezeller, tıpkı Necmettin Esenlik'e yaptıkları gibi aramışlar, konuşmuşlar, haberi verirken de araya kendileri tarafından bizlere yönelik hakaret ve iftiralar yerleştirilmişler. Herkese demişler ki, “Bunlar sabahtan akşama kadar ayyaş gezer... Şudur, budur vs.vs. vs.” Bizim için, bir Tecavüzcü Coşkun demedikleri kalmış. İşleri bu zaten. Büyükköy Belediyesi ile ilgili kim aleyhte bir yolsuzluk, usulsüzlük haberi yaptı, ona saldırmak. İftira, hakaret yoluyla itibarsızlaştırma eylemleri gerçekleştirmek, bu yolla sindirmeye çalışmak. Tabii ondan sonra yetim hakkı falan demeyip, her yolla Büyükköy Belediyesi'nden nemalanmak. Ömer Koyuncuoğluile Şiyar Ertene bizleri tanıyınca, olayın boyutunu kavradılar. Bunların araya bu tür gayri ahlaki bir oyunla, tarafları karşı karşıya getirip, bir çatışma ortamı yaratmak istediklerini, iyi anladılar. Saray Zurnacısı bu müptezel taifesiyle bizler arasındaki farkın, adamlık farkı olduğuna, kendileri bizzat tanık oldular. Açık ve sahte hesaplardan namusumuza, şerefimize, ailelerimize bırakın ahlâk dışı saldırıları, fiili saldırılara dahi maruz kalındığını öğrendiklerinde, hakkımızı teslim ettiler. Bizler de söz verdik; Meraklanmayın!.. Bizler Saray taifesi gibi yetim hakkını yağmalayan vurguncu sürüsü değil, o hakkı savunanlarız. Sizin de hakkınızı teslim ederiz... Ve orada helalleştik, kavilleştik... Şimdi bu yazımızı okuyanların aklına belli sorular veya düşünceler gelmesi doğaldır. Yorumlarına saygı duyarız... Sadece bir noktaya dikkat çekmek isterim. Bu olaydan nasıl bir ders çıkardınız? Fazla düşünmeden bulmuşsunuzdur sanırım. Normalde bu şehirde yaşayanlar bir birleriyle karşılıklı oturup sorunlara el ve gönül birliği ile ve de kardeşlik hukuku ile çare bulabilecekken, her yerde neden kan gövdeyi götürüyor? Özlem Hanım'ın çatışmaya dayalı stratejisi, dalga dalga en alt kademeye kadar iniyor. Bu da toplumun tüm alanlarına etki ediyor. Atalar ne demiş? At sahibine göre kişner. O halde partisiyle, belediye başkanlarıyla, devlet kurumlarıyla, satın alınmış medya hariç diğer medya organlarıyla, kendi personeliyle her daim boğaz boğaza olan bir Büyükköy Belediye Başkanı'nın hükmettiği yerde, bu şehrin bir karış ileri gitmesi mümkün mü?   HAVUZ PROBLEMİ... Aydın Büyyükköy Belediyesi, adeta Göller Diyarı gibi Havuzlar Diyarı'na döndü. Koca bir kurumda tepeden başlayıp alta kadar, imarından ihalesine birimler içerisinde havuzlar oluşturulmuş. Hani Cemaat gibi himmet benzeri her işten elde edilen yasa dışı gelirler bu havuzlarda toplanıyor, rütbelere göre pay ediliyor. Büyükköy Belediyesi'ni, Olimpik Yüzme Havuzu'ndan da büyük rüşvet ve yolsuzluk havuzuna çevirmiş mübarekler. Bir de Rusların matruşka bebeği gibi, havuz içerisinden havuz çıkıyor. Millet de üniversite sınavında çıkacak havuz problemleri için, eşek yüküyle para ödeyip, çocuklarını dershanelere gönderiyor. Ne işiniz var kardeşim. Gönderin Aydın Büyükköy Belediyesi'ne, havuz problemlerinde uzman olur, üstüne staj yaparken bile para kazanırlar. İşin garibi bu kepazelikleri engellemekle yükümlü Büyükköy'ün hangi organı? Teftiş Kurulu... Onlar dahi çakma çıktı iyi mi... Sayıştay denetçileri basmış zimmeti, basmış zimmeti. Meğer Aydın Büyükköy Teftiş Kurulun'dakilerin meziyetleri, bunların o makamlarda oturmaları için yeterli değilmiş. Tabii ki buralar, çok üst düzey maaşların alındığı arpalık konumuna gelince Sayıştaycılar , “Artık bu kadarına oha” demişler, ellerinde olmadan. Düşünsenize; bütün Büyükköy kurumu olimpik yüzme havuzu gibi yolsuzluk, usulsüzlük batağına saplanmış, halk ekmeğinden vatandaşın su parasına kadar zimmete geçirilip, barlarda-pavyonlarda yeniyor, bunlar haber oluyor yine gık yok, denetlemekle yükümlü kişilerin kendileri çakma... Ne diyelim!... Medet Ya Muhammed Ya Ali...   GÜLE GÜLE GÜZEL İNSAN... Özel Medline Hastanesi Başhekimi ve Aydın'ın en sevilen evlatlarından Serkan Kurnaz, elim bir trafik kazasında yaşama veda etti. İnsanın yaşarken ne olduğu, cenazesinde ortaya çıkar demişler. İzdiham vardı Aydın'ın güzel evladı için. Gözyaşları... Ama hepsi içten ve kalpten... Cennetmekân evladımızın cenazesinde, bir kez daha anladık faniliği... Bir kez daha kulaklarımızda uğuldadı; “Memento Mori... Memento Mori...” sözleri... Öleceğini hatırla!... Ölümlü olduğunu hatırla!... Güle güle güzel insan... Güle güle Aydın'ın gülen yüzlü, mert yürekli, iyilik meleği, doğru sözlü evladı... Allah yattığın yeri nur, mekânını Cennet eylesin...

#GENEL

BUNLARA DA BAKABİLİRSİNİZ

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!