Aydın
30 Haziran, 2025, Pazartesi
  • DOLAR
    38.01
  • EURO
    42.12
  • ALTIN
    3685.4
  • BIST
    9.477
  • BTC
    76538.750$

Avukat Mehmet Demirciefe…

Avukat Mehmet Demirciefe…
Kurtuluş Savaşı Kahramanı Demirci Mehmet Efe'nin oğlu, Avukat Mehmet Demirciefe ile dostluğumuzun başlamasına sebep olan kişi Nazilli Belediyesi Temizlik İşleri Müdürü Üçgen Hidayet'tir.
<p><strong>&Uuml;&ccedil;gen Hidayet Barut</strong> o g&uuml;nlerde sık sık matbaaya gelir, beni yeni kurdukları Ege Zeybeklerini Anma ve Yaşatma Derneği'ne &uuml;ye olmamı isterdi. Benim yazdığım kitaplarda efelerin hayat hik&acirc;yesi olduğunu, bunları zevkle okuduğunu, bunun i&ccedil;in, beni dernekte g&ouml;rmek istediklerini ifade ederdi. Bazen şehrin muhtelif yerlerinde karşılaştığımızda da bunu tekrarlardı.</p> <p>O g&uuml;nlerde benim 10 kadar b&uuml;y&uuml;k gazetenin muhabirliğini yapmam ve 3 gazete &ccedil;ıkarmam nedeni ile pek fazla vaktim olmazdı.</p> <p>14 yaşında H&uuml;rriyet Gazetesi muhabiri olmuştum.</p> <p>Bu b&uuml;y&uuml;k gazeteye g&uuml;nde 10-12 haber g&ouml;ndermek gibi zor bir işim vardı ama iyi de para alıyordum, aldığım paraların b&uuml;y&uuml;k bir kısmını da akşama kadar &ccedil;arşının muhtelif yerlerinde bulunan salatalık satıcılarından salatalık soydurarak yer, dondurmacıların başından da eksik olmazdım.</p> <p>Babam rahmetli <strong>Hacı İbrahim &Ouml;zbekler</strong> S&uuml;merbank Bez Fabrikası'nda iş&ccedil;i olarak &ccedil;alışırdı. 7 &ccedil;ocuk, anne ve baba. Evde, 9 kişiydik. Babam o sıralar fabrikadan <strong>650-700 lira</strong> kadar aylık alırdı, benim elime ise <strong>750-800 lira</strong> gibi b&uuml;y&uuml;k bir para ge&ccedil;erdi.</p> <p>Zaten okul hayatında da pek ders &ccedil;alışmazdım, anneme aldırdığım Lubitel-2 marka bir fotoğraf makinesi ile okuldaki b&uuml;t&uuml;n &ouml;ğrencilerin fotoğrafını &ccedil;eker, fotoğraf başına 2.5 lira da onlardan alırdım. Fotoğraf &ccedil;ekmekten, fotoğrafları bir sonra ki teneff&uuml;ste kimlere vereceğimin hesabını yapmaktan dersleri askıya almıştım. &Ccedil;alışıyordum ama işte o kadar, zaten fotoğraf &ccedil;ektiren &ccedil;ocuklarda beni hi&ccedil; rahat bırakmazlardı.</p> <p>Okul kapısının arkasında bulunan salkın sa&ccedil;ak ağacının arkasını kendime yer edinmiş. &Ccedil;ocuklara fotoğrafları burada verir, 2.5 lirayı peşin olarak alırdım.</p> <p>Yalnız okulda ne yapsam olay olurdu. Nazilli Atat&uuml;rk Ortaokulu'nda sınıfta &ccedil;ok g&uuml;r&uuml;lt&uuml; yaptığım i&ccedil;in en &ccedil;ok dayak yemek i&ccedil;in &ouml;ğretmenler odasına-m&uuml;d&uuml;r yardımcılarının odasına ve M&uuml;d&uuml;r Ahmet Beyin odasına en &ccedil;ok ben giderdim.</p> <p>Okul il&ccedil;enin tam ortasında idi. Bir g&uuml;n birisi atla gidiyor. Tanıdığım &ccedil;ocuğu attan indirdim, 50-60 metre kadar ata binerek okula geldim.</p> <p>Sabah&ccedil;ılarla &ouml;ğlencilerin &ccedil;ıkış ve giriş saatleri idi.</p> <p>B&uuml;t&uuml;n okul talebeleri at g&ouml;rmemiş gibi etrafıma toplandılar. Toplandılar ama ispiyoncu &ouml;ğrenciler beni hemen gidip okul m&uuml;d&uuml;r&uuml;ne-m&uuml;d&uuml;r yardımcılarına ve &ouml;ğretmenlere şik&acirc;yet etmişler, <strong>&ldquo;&Ouml;ğretmenim, Kerim &Ouml;zbekler. Okula, at'la geldi&rdquo;</strong> diye. Sınıfa giren her &ouml;ğretmen <strong>&ldquo;Bu g&uuml;n okula at'la gelmişsin&rdquo;</strong> diye derse başlıyordu. Neyse, o g&uuml;n atla okula geldiğimiz i&ccedil;in dayak yemedik. Ama bu olay okul &ouml;ğrencilerini, neredeyse 1 hafta oyaladı. Buna rağmen işler &ouml;yle iyi gidiyordu ki, daha 15-16 yaşlarında m&uuml;h&uuml;rc&uuml;ye gidip <strong>&ldquo;FOTO: KERİM &Ouml;ZBEKLER&rdquo;</strong> diye bir m&uuml;h&uuml;r bile kazdırmıştım. Fotoğrafların arkasına, bu m&uuml;hr&uuml; vuruyordum. &Uuml;stelik askerlik d&ouml;n&uuml;ş&uuml; i&ccedil;inde Aydın Efeleri'nin hayat hik&acirc;yeleri olan bir kitap bastırmıştım. 5 bin adet bastırdığım bu kitabı &ouml;ğretmenler &ouml;ğrencilerine tavsiye de ediyorlar, kitabı eline alan herkes tanışmak i&ccedil;in beni arıyordu.</p> <p>Hatta bir defasında Aydın'daki bir gazeteci arkadaşım <strong>Tevfik Akbaş &ldquo;&Ouml;ğretmeni, benim kıza senin kitabını tavsiye etmiş, parasından değil ama şunu bedava postala da. Hi&ccedil; olmazsa, kızıma hava atayım. Senin, benim arkadaşım olduğunu &ccedil;ocuğa inandıramıyorum&rdquo;</strong> demişti.</p> <p>Uzatmayalım, bir g&uuml;n <strong>Avukat Mehmet Demirciefe</strong> ile tanıştık. &Ccedil;ok b&uuml;y&uuml;k bir yazıhanesi vardı, &uuml;stelik 2 katlı idi. Birden bire kaynaşıverdik. O g&uuml;nlerde İzmir Radyosu'ndan <strong>Demirci Mehmet Efe </strong>i&ccedil;in benimle r&ouml;portaj yapmaya gelmişlerdi. Ben kendilerine <strong>&ldquo;Niye benimle r&ouml;portaj yapıyorsunuz, Demirci Mehmet Efe'nin oğlu var. Onunla, r&ouml;portaj yapın&rdquo;</strong> diyerek kendilerini yazıhaneye getirip gelmiştim. R&ouml;portaj bitip de radyo g&ouml;revlileri İzmir'e hareket edince rahmetli ağlamış, <strong>&ldquo;Hi&ccedil; kimse bana bu g&uuml;ne kadar b&ouml;yle bir jest yapmamıştı. Teşekk&uuml;r ederim, Kerim Bey&rdquo;</strong> demişti.</p> <p><strong>Avukat Mehmet Demirciefe</strong> ile &ouml;ylesine kaynaştık ki, her sabah saat 09.00'da beni arar. <strong>&ldquo;Hadi, yazıhaneye gel. Kahvaltı edelim&rdquo;</strong> derdi. Benim ev, Cumhuriyet Mahallesi'nde idi. Onun evi ve yazıhanesi ise PTT'nin 50-60 metre arkasındaydı. PTT'ye gazete-kitap g&ouml;ndermek i&ccedil;in her g&uuml;n gelip gittiğimden yazıhaneye uğramam &ccedil;ok zor olmazdı. B&ouml;yle gelir giderken bir &ccedil;ok efe ile de tanışıyorduk.</p> <p><strong>Bozdoğan'lı Yaşar Efe, Bakkal Ekrem, Bozdoğan'lı Kemal Kelleci, Bankacı Şeref, Ziya Demirciefe, Yağcı Hasan Amca, &Ccedil;obanların Ahmet, Avukat Osman &Uuml;&ccedil;er, Avukat Tuncay Kurtoğlu </strong>burada tanıdığım &ouml;nemli şahsiyetlerdi.</p> <p>Hemen hemen hepsi de meşhur efelerin aynı zamanda torunları idi. Bazen sabahtan akşama kadar bunların anlattığı efe hik&acirc;yeleri ile vakit ge&ccedil;irirdik. Gazete veya kitap'ta kullanmak istediğim bilgi ve fotoğrafları bunlardan temin ediyordum, bazıları da <strong>&ldquo;Benim dedemin hik&acirc;yesini de yazıver&rdquo;</strong> diyordu.</p> <p>Hepsini tek tek not alıyor, gerekli haber ve yazıları bu sayede zenginleştiriyordum.</p> <p>Mehmet Abi'yi &ccedil;evre k&ouml;ylerden de &ccedil;ok sayıda davet eden olurdu ama &ouml;ylesine boş davetler değildi bunlar. <strong>&ldquo;Mehmet abi topluca gelin, bir kuzu &ccedil;evirelim&rdquo;</strong> diyen varlıklı kişilerdi.</p> <p>&Ouml;rneğin bir k&ouml;ye gitmiştik, sanıyorum Toygar K&ouml;y&uuml; idi galiba.</p> <p>10-15 kişi lop lop etleri bitirememiştik. Etler, tandır. Ye, ye bitmiyor. Uzatmayalım, isteksiz isteksiz zorla gittiğim bu arkadaşlıktan &ouml;ylesine g&uuml;zel g&uuml;nler &ccedil;ıktı ki, Mehmet Abi rahmetli bir ara <strong>&ldquo;Yahu keşke seninle daha &ouml;nce tanışsaydık, ortak bir iş yapsaydık&rdquo;</strong> dedi. &Ccedil;ok şaşırdığım anlardan birisi idi, &ouml;ylesine varlıklı idi ki benimle ortak iş yapmaya bile ihtiyacı yoktu.</p> <p>Her yıl Ege B&ouml;lgesi'ndeki İl ve İl&ccedil;elerin Kurtuluş G&uuml;nleri'ne efelerle birlikte giderdik. Nazilli Belediyesi'nin son model otob&uuml;s&uuml; ile yola &ccedil;ıkardık. Ben de havalar bin beş y&uuml;z.</p> <p>Unutamadığım g&uuml;nlerden birisi de, bir 09 Eyl&uuml;l g&uuml;n&uuml; İzmir'de bizim efeler valinin &ouml;n&uuml;nden ge&ccedil;ecek. Ben, takım elbiseli ve kravatlı bir şekilde o mıntıkada bulunuyorum. İzmir'deki b&uuml;t&uuml;n gazeteciler de orada. Beni takım elbise ve kravatla o zamanlar g&ouml;rmeye pek alışık olmadıkları i&ccedil;in <strong>&ldquo;Hayırdır, sen burada ne yapıyorsun?&rdquo;</strong> dediler. <strong>&ldquo;Ben efelerin y&ouml;neticisiyim, onları getirdim geldim&rdquo;</strong> deyince hepsi birden <strong>&ldquo;Bunları bizim gazeteye getirip gelsene&rdquo;</strong> demeye başladılar. Ben de, ancak bir gazeteye gidebileceğimizi s&ouml;yleyip vaktimizin olmadığını ifade ettim. Bu arada, en &ccedil;ok bana para &ouml;deyen H&uuml;rriyet Gazetesi'ne g&ouml;t&uuml;rmeye karar verdim.</p> <p>Temsilciye <strong>&ldquo;T&ouml;ren bittikten yarım saat sonra size geliyoruz&rdquo;</strong> dedim. Yalnız, su ve &ccedil;ayları ayarlamasını s&ouml;yledim. T&ouml;ren bitip de efeler otob&uuml;se dolunca <strong>&ldquo;Arkadaşlar, biraz sonra H&uuml;rriyet Gazetesi'ne gideceğiz&rdquo;</strong> dedim.</p> <p>Efelerde bir sevin&ccedil;, bir sevin&ccedil;&hellip; <strong>&ldquo;İşte, biz senden bunu bekliyoruz&rdquo;</strong> sesleri ile yola &ccedil;ıktık, 15-20 dakika i&ccedil;inde H&uuml;rriyet Gazetesi'ne ulaştık. Bir otob&uuml;s dolusu efe indik, arkadaşım <strong>&ldquo;Yukarı &ccedil;ıkmadan &ouml;nce, gazete &ouml;n&uuml;nde toplu bir fotoğraf alalım&rdquo;</strong> dedi. Bekledik, 5-6 poz &ccedil;ektiler. Sonra yukarı &ccedil;ıktık, su ve &ccedil;ay servisi başladı.</p> <p>Ertesi g&uuml;n Nazilli'de bir baktık, H&uuml;rriyet Gazetesi'nde bizim efelerin fotoğrafı yazısı ile birlikte sayfanın d&ouml;rtte birinde yer almış bir şekilde basılmış, efelerin hepsi de mutlu.</p> <p>Yine bir g&uuml;n İzmir'deyim, H&uuml;refe Gazetesi'nin Sahibi <strong>Şeref &Uuml;sk&uuml;p</strong> rahmetli ile konuşuyoruz. <strong>&ldquo;Bizim bir arkadaş var, efe kitabı yazmak istiyor. Nazilli'ye gelse, ona yardımcı olabilir misin?&rdquo;</strong> diye sordu. <strong>&ldquo;Gelsin&rdquo;</strong> dedim.</p> <p>Aradan 15-20 g&uuml;n ge&ccedil;ti. Şahıs &ccedil;ıktı geldi. <strong>Demirci Mehmet Efe</strong>'nin efe fotoğrafları alb&uuml;m&uuml;n&uuml; g&ouml;sterdim. Adam şaşırdı, <strong>&ldquo;Abi, tam yerine gelmişiz&rdquo;</strong> dedi. Beyefendiye <strong>&ldquo;Şu anda nerede bulunduğunun farkında mısınız? Burası, Kurtuluş Savaşı Kahramanlarından Demirci Mehmet Efe'nin oğlunun b&uuml;rosu burası&rdquo;</strong> dedim.</p> <p>Vatandaş fotoğrafları &ccedil;ekti gitti, bir m&uuml;ddet sonra Aydın Valiliği tarafından kitabı basıldı.</p> <p>Bir baktım, benden hi&ccedil; s&ouml;z etmemiş. &Ouml;ylesine bozuldum ki, sormayın.</p> <p>Bir yıl da TRT'de efeler belgeseli &ccedil;ektireceğim, ekip &ccedil;ok uzun bir aradan sonra &ccedil;ıktı geldi. Karacasu'dan İsmail Efe ve ekibini getirttim, bir &ccedil;ok kişi konuştu. Bu arada, Demirci Mehmet Efe'nin mezarı başında ben konuşma yaptım. 15-20 dakikalık &ccedil;ekim oldu. O zamanlar TRT'den başka TV yok, aradan bayağı uzun bir zaman ge&ccedil;tikten sonra y&ouml;netmen beni aradı. <strong>&ldquo;Sizinle ilgili b&ouml;l&uuml;m, bu g&uuml;n falanca saatte g&ouml;sterilecek&rdquo;</strong> dedi. 15-20 dakikalık konuşma metnini vermeden 1-2 saniye i&ccedil;inde beni g&ouml;sterip ge&ccedil;tiler. 1 ay emek verdiğim programdan istediğim sonucu alamadım.</p> <p>Bu olaydan sonra bir program yapmak i&ccedil;in beni aradıklarında hep ters cevap verdim. Yardımcı olamayacağımı s&ouml;yledim. Maalesef bu t&uuml;r işlerde hi&ccedil; bir tecr&uuml;besi olmayan prod&uuml;kt&ouml;r ve yapımcılar bile sizi kullanıp kendilerini &ouml;n plana &ccedil;ıkarmaktan hi&ccedil; geri kalmıyorlar.</p> <p>Avukat <strong>Mehmet Demirciefe,</strong> &Uuml;&ccedil;gen Hidayet'le beni sık sık kebap yemeğe g&ouml;t&uuml;r&uuml;rd&uuml;. Taşduvar Mevkiine gider, otururduk. Mehmet Abi, kebap&ccedil;ıya <strong>&ldquo;Oğlum, bak ordan 1 kg. kebap getir. İ&ccedil;inde b&ouml;brek-ciğer de olsun, iki de soğan atıver&rdquo; </strong>derdi ama kendisi hi&ccedil; yemezdi.</p> <p>Ben <strong>&ldquo;Mehmet Abi sen niye yemiyorsun&rdquo;</strong> dediğimde; <strong>&ldquo;Ben, size yedirmek i&ccedil;in geldim&rdquo;</strong> derdi. B&ouml;yle ka&ccedil; defa bizi yemeğe g&ouml;t&uuml;rd&uuml;, bilemiyorum.</p> <p>Bu arada, bizim Hidayet Efendi'yi tanıyanlar bilir.</p> <p>Hidayet, iri kıyım dikd&ouml;rtgen birisi idi. Bir g&uuml;n bir arkadaşa <strong>&ldquo;Bizim Hidayet Efendi dikd&ouml;rtgen ama herkes buna ni&ccedil;in &uuml;&ccedil;gen Hidayet diyor? anlamış değilim&rdquo;</strong> dedim. <strong>&ldquo;Abi, o gen&ccedil;liğinde halter &ccedil;alışmış. O zamanlar &uuml;&ccedil;genmiş, dikd&ouml;rtgen olması sonradan olan bir olay&rdquo;</strong> dedi. Zaten, kendisini de uzun s&uuml;redir g&ouml;rm&uuml;yorum.</p> <p>Bir g&uuml;n efelerin İzmir'de genel kongresi var, Genel Başkan Albay Emeklisi <strong>Ruhi Alkan.</strong> Kongreyi takip etmeye gelen 2 polisle dereden tepeden konuşuyoruz. Eşrefpaşa D&uuml;ğ&uuml;n Salonu idi galiba, salonda 300-400 kişi var efe olarak. Ege Zeybeklerini Anma ve Yaşatma Derneği, bir &ccedil;ok il ve il&ccedil;ede şubesi olan bir dernek.</p> <p>Sıra bana geldi, mikrofonun &ouml;n&uuml;ne geldim. Yarım saat Albayı yerden yere vurdum. Ben konuştuktan sonra kongre bitmişti. K&uuml;rs&uuml;den iner inmez, bir beyefendi geldi. <strong>&ldquo;Ben albay'ın akrabasıyım, ben de emekli albayım. Sizi konuşmanız i&ccedil;in tebrik ederim, methinizi &ccedil;ok duymuştum ama bu kadar olabileceğinizi tahmin edememiştim&rdquo; </strong>dedi. <strong>&ldquo;Kusura bakmayın, biraz sert oldu ama b&ouml;yle konuşmam gerekiyordu&rdquo;</strong> dedim. 2 polis ise b&uuml;sb&uuml;t&uuml;n şaşırmıştı, salonu terk etmeden yanıma gelip <strong>&ldquo;Abi, sen neymişsin ya&rdquo;</strong> deyip ayrıldık.</p> <p>Salon kapısından caddeye &ccedil;ıkıyorum, 50-60 tane efe sıraya dizilmiş. Kolumdan rahmetli Efe Kemal Kelleci tuttu. <strong>&ldquo;Bu adamlar seni tebrik etmek i&ccedil;in sıraya dizildiler, hepsi ile tokalaş bakalım&rdquo;</strong> dedi. Efelerin ağzından duyduklarım şunlardı, <strong>&ldquo;Bu g&uuml;ne kadar s&ouml;yleyemediklerimizin hepsini s&ouml;yledin, s&ouml;yleyeceğim bir t&uuml;rl&uuml; s&ouml;yleyemiyorum. İ&ccedil;imi ferahlattın, albaya iyi bir ders verdin. Helal olsun sana, benim s&ouml;yleyeceklerimi sen s&ouml;yledin&rdquo;</strong> vb. gibi laflar.</p> <p>Uzun lafın kısası, Kurtuluş Savaşı Kahramanı <strong>Demirci Mehmet Efe'nin oğlu Avukat Mehmet Demirciefe benim iyi g&uuml;nler ge&ccedil;irdiğim nadir dostlarımdan birisi idi.</strong> Daha yazmaya kalksam, o kadar &ccedil;ok anımız var ki. Kendisine, bu g&uuml;zel anılar i&ccedil;in teşekk&uuml;r ediyorum. Gerek, Merhum Genel Başkan <strong>A. Ruhi Alkan</strong>'a. Gerekse, Rahmetli Avukat <strong>Mehmet Demirciefe</strong>'ye. Gerekse, rahmetli <strong>Kemal Kelleci Efe</strong>'ye Allahtan rahmet diliyorum. Yattıkları yerler nur olsun, hepsi ile &ccedil;ok g&uuml;zel vakitler ge&ccedil;irdim. Hepsi de, birbirinden değerli kişilerdi. Hepsi de benden yaş&ccedil;a 15-20 yaş b&uuml;y&uuml;kt&uuml; ama onlardan, &ccedil;ok şey &ouml;ğrendim.</p> <p><strong>KERİM &Ouml;ZBEKLER</strong></p>

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!